Ayşegül Dinçkök, profesyonel dalgıç ve fotoğrafçıdır.
Genç yaşlardan itibaren sporcu kimliği ile Milli Takım’da Türkiye’yi temsil etmiş olan Dinçkök “100 metre Türkiye Kurbağalama” dalında yıllarca rekorun sahibi olmuştur.
Spor dallarından en çok gönül verdiği su sporlarına olan tutkusu 2010 yılında aldığı deneyimli dalgıç brövesi ile katlanarak ilerlemiştir.
Derinlere olan tutkusunu, derinlerde yaşayan nadide canlıları fotoğraflayarak hayata geçiren Dinçkök ilk sualtı fotoğraf sergisi ‘Derin Tutku’yu 2012 yılının Nisan ayında MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde; ikinci sergisi ‘Derin Tutku Air’i de Aralık 2014’te yine aynı yerde sanatseverlerle buluşturmuştur. Son sergisi Misunderstood/Yanılgı ise Mayıs 2018’de İstanbul Deniz Müzesi’nde açılmıştır.
Hobi olarak başladığı yazı yazma becerisini sırası ile Marie Claire, Akmerkez, Madame Figaro, Instyle ve İstanbul Art News dergilerinde hayata geçirmiş, 2010 yılında da ilk kitabı olan ‘Korkma’ yayınlanmıştır.
Fotoğraf sanatçısı Ayşegül Dinçkök ve Dünya Serbest Dalış Şampiyonu Şahika Ercümen’in ortak projesi olarak hayata geçen “Derin Tutku Misunderstood/Yanılgı” sergisi 3 Mayıs Perşembe günü Deniz Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor. Daha önce bir benzerinin olmadığı sergi Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyacak.
İki kadının su altında köpek balıklarıyla korkusuzca yüzdüğü bu macerada bir üçüncü güçlü kadın İklim Tamkan da Misunderstood/Yanılgı’da sergilenecek olan çarpıcı video arta müziğiyle hayat verecek.
İstanbul Deniz Müzesi’nde 3 - 24 Mayıs tarihleri arasında ve 09:00- 17:00 saatlerinde ziyaretçilere açık olacak sergi ücretsiz olarak gezilebilecek.
Ayşegül Dinçkök ve Şahika Ercümen bu sergide birbirlerine kayıtsız güvenen iki kadının zor koşullarda, suyun 30 metre altındaki dayanışmasına ve köpek balıkları ile uyum içinde varoluşuna dikkat çekiyor. Biri tüplü diğeri serbest şekilde dalan iki kadın aslında doğru bir şekilde yaklaşıldığında her canlının birlikte var olabileceğine ve insanları yanlış anlaşılmaların verdiği zarardan dönmeye çağırıyor...
Ayşegül Dinçkök ve Şahika Ercümen, Miami sahilinden 120 km uzaklıkta okyanusun dibine dalarak köpek balıkları ile buluşuyor ve bu eşsiz dünyada sadece işaret diliyle anlaşarak insanın tabiatla ne kadar uyumlu olduğunu ve tek gerekli şeyin anlayış olduğunun altını çiziyor. Sergi, kadınların dayanışma ile güçlerini birleştirdiklerinde aşamayacakları engelleri olmadığını ortaya koyuyor.
Köpek Balıkları ile Dost Tabiat ile Uyumlu
Misunderstood/Yanılgı sergisi 400 milyon yıldır su altında yaşayan en eski canlılardan biri olan köpek balıkları ile kadınların pek çok ortak noktasının olduğunu gözler önüne seriyor. Su altında köpek balıklarının yeryüzünde ise kadınların yüzyıllardır yargısız infaz edildiği vurgulanan sergide yanılgılar ve ön yargılar ile her iki canlının da şiddet gördüğünü ve değerlerinin anlaşılmadığını gösteriyor. Okyanusların var olma kaynağı köpek balıkları olmadan resifler yaşamlarını sürdüremiyor ve ekosistemler bozuluyor. Aynı şekilde kadınların güçlenmesi ve ekonomide yer alması da ailelerin ve tüm ekonominin güçlenmesi ve ülkelerin refah düzeylerinin yükselmesi anlamına geliyor. Misunderstood/Yanılgı Sergisi herkesi, kadınların karada köpek balıklarının su altı dünyasında varlıklarını sürdürme çabasına şahit olmaya çağırıyor.
ÇABA Kadın Fonu ile Kadınlara Destek
Ayşegül Dinçkök her sergisinde olduğu gibi Derin Tutku Misunderstood sergisi ile de bir sosyal sorumluluk projesine imza atıyor ve “Çaba Kadın Fonu” adı altında kurulan fona destek veriyor.
‘Gücü bulamadığında cesarete başvur’ adı altında kurulan fon ihtiyaç kadınları güçlendirmek ve hayata kazandırmak amacını hedefliyor. Fon kadınların projelerini desteklemek ve yaşadıkları zorluklarla mücadele etmelerine destek olmayı amaçlıyor. Çaba Derneği’nin web sitesinde Çaba Kadın Fonu başlığı altında ayrı bir sekme ile başvuru kabul eden fon, Çaba Yönetim Kurulu ve Ayşegül Dinçkök’ün değerlendirmesiyle uygun görülecek kişi ve projelere aktarılacak.
Ayşegül Dinçkök her sergisinde olduğu gibi Derin Tutku Misunderstood sergisi ile de bir sosyal sorumluluk projesine imza attı ve “Çaba Kadın Fonu” adı altında kurulan fona destek verdi. ‘Gücü bulamadığında cesarete başvur’ adı altında kurulan fon ihtiyaç sahibi kadınları güçlendirmek ve hayata kazandırmak amacını hedefliyor. Fon kadınların projelerini desteklemek ve yaşadıkları zorluklarla mücadele etmelerine destek olmayı amaçlıyor. Çaba Derneği’nin web sitesinde Çaba Kadın Fonu başlığı altında ayrı bir sekme ile başvuru kabul eden fon, Çaba Yönetim Kurulu ve Ayşegül Dinçkök’ün değerlendirmesiyle uygun görülecek kişi ve projelere aktarıldı.
“Gökova Körfezi, Akdeniz Keşiş Foku (Monachus monachus) ve Kum Köpek Balığı (Carcharhinus plumbeus) gibi çok sayıda korunan türe ev sahipliği yapmaktadır. Kadın balıkçıların da aralarında bulunduğu 200’den fazla kıyı balıkçısının geçimini sürdürdüğü Gökova Körfezi’nde, azalan balık stoklarının toparlanabilmesi ve hassas üreme-yumurtlama alanlarının korunabilmesi amacıyla 2010 yılında balıkçılığa kapalı 6 alan ilan edildi. Alanlardaki koruma etkinliğinin artırılması ve bu konuda sorumlu resmi kurumlara destek olunması ana fikriyle Deniz Koruculuk Sistemi geliştirildi. Proje ekibi tarafından sistematik bir eğitim sürecinden geçirilen korucular, hızlı botları, kameraları ve diğer teknolojik donanımlarla 2013 yılında görev yapmaya başladılar. Deniz korucuları alanlarda gördükleri yasa dışı aktivitelerle (avcılık, uygunsuz tekne bağlama, denize atık boşaltma, vb.) ilgili kaydettikleri yasal kanıtları ve tutanakları yerel yetkililere (Sahil Güvenlik, Jandarma ve ilgili bakanlıkların şubeleri) oluşturulan iletişim ağı ile rapor etmektedirler. Ayrıca, bölge halkını ve alanı ziyaret eden diğer kullanıcıları bilinçlendirmek amacıyla bilgilendirici broşür dağıtıp, yasa dışı faaliyetlerde bulunanları uyarmaktadırlar. Sistem, 2013 yılı başında Değirmenbükü (İngiliz Limanı) Balıkçılığa Kapalı Alanında (BKA) uygulamaya başlatıldı. Daha sonra Akyaka, Çamlı, Bördübet ve Boncuk-Karaca BKA’nda da devreye sokulmuştur. Deniz Koruculuk Sisteminin alanları koruma başarısı kısa zamanda kendisini göstermiş ve alanlarda önemli ölçüde balık artışları gözlenmeye başlamıştır. Akyaka Su Ürünleri Kooperatifi 2016 yılı sonu itibarıyla gelirlerinin alanların ilan edildiği 2010 yılına göre %400 artış gösterdiğini beyan etmiştir. Bu sonuçların ışığında deniz koruculuğunun getirdiği etkin korumanın hem biyolojik çeşitliliğin korunması hem de sürdürülebilir balıkçılık açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 2016 yılında SMART isimli korucuların telefonlarına yüklenen özel bir yazılımla devriye görevleri eş zamanlı olarak küresel veri sistemi (GPS) vasıtasıyla takip edilebilmekte, görev sırasında karşılaşılan olaylar ve işlemler anında kaydedilmekte ve sonrasında çok detaylı raporlama çıkartılabilmektedir. Türkiye dünyada bu yazılımı ilk defa deniz koruculuk sisteminde uygulayan ülkelerden birisi olmuştur.
Önemli çıktılara ve koruma başarısına sahip olan proje, 2013 yılında “Yeşil Oscar” olarak bilinen Whitley Ödülü (Whitley Fund for Nature Award), 2014 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Ekvator Ödülü (UNDP Equator Initiative Award) ve 2017 yılında ise bu kez Whitley Altın Ödülünü (Whitley Gold Award) ülkemize getirme başarısı göstermiştir. Projenin şimdiki hedefi ise bu başarılı uygulama örneğini başka alanlarda da kullanarak hem doğayı korumak hem de kırsal kalkınmayı desteklemek amacındadır.
Hazırlayan: Zafer KIZILKAYA, Sualtı Araştırmaları Derneği
Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından yapılan bir çalışma, güney Ege bölgesinin Türkiye'de en fazla kadın balıkçının bulunduğu alan olduğu ortaya çıkarmıştır. Güney Ege bölgesindeki toplam 3911 lisanslı balıkçıdan 163 tanesi kadın balıkçıdır. Ege'nin kadınları çoğunlukla balıkçılık sektöründeki küçük teknelerde mürettebat olarak çalışmaktadır. Kadın balıkçıların yüzde 41 gibi bir oranı 40 ila 49 yaş arasındadır. Büyük çoğunluğu kocasıyla avlanmaya giden bu kadınlar ilkokul düzeyinde eğitime sahiptir.
Kadın balıkçıların yüzde 80'inden fazlasının tek geçim kaynağı balıkçılık olduğundan, denizden kopma imkânları yoktur ve onlar yılın 240 ila 300 gününü denizde çalışarak geçirmektedir. Günlük ev işlerinin yanında yaptıkları balıkçılığı ayrı bir iş gibi değil de sorumluluklarının bir parçası gibi görmektedirler. Varlıkları ciddiye alınmadığından sektörde kadınlara ait bir bilgi ve beraberinde bir yönetmelik yoktur. Çünkü erkek balıkçılar kadınların kooperatife üye olmaları düşüncesini kabul etmediklerinden, kadınların bu alanda demokratik olarak temsil edilmeleri mümkün olmamaktadır.
Bu proje ile Ege'nin kadın balıkçılarının hayatını değiştirecek projenin başlıkları şöyle sıralanıyor:
- Kadınların çoğu yeni takım ve malzemelere sahip olmayı istemekte, yeni takımların teknolojik olarak avlanma potansiyellerini yükselteceğine inanıyor.
- Yine imkânları elverirse teknelerini yenilemek ya da teknelerini restoran veya kafeye dönüştürmeyi planlıyor.
- Tarım sektöründe olduğu gibi düşük faizli banka kredilerinin kendilerine de tanınmasını bekliyor.
- Devletten en büyük beklentileri ise sosyal güvence sahibi olabilmektir.
Sürdürülmesi zor bu şartlara rağmen hemen hiçbiri mesleklerinden çıkmayı düşünmüyor. Derin Tutku Sergisi'ndeki fotoğrafların koleksiyonerler tarafından satın alınmasıyla elde edilecek gelir bu proje kapsamında değerlendirilecektir.
Sanatseverlerin katkısıyla oluşacak bu kaynak öncelikle eşini kaybetmiş ve denize tek başına çıkmak zorunda olan dört kadın balıkçının olanaklarının iyileştirilmesi ve sosyal güvencelerinin sağlanması için kullanılacaktır.